Hafıza Teknikleri deyince akla gelenler ...

Önceki gün, TEB Formasyon Akademisinde Hafıza Teknikleri Eğitimi için AyThink Gelişimin kurucusu Aykut'la birlikteydik. Aykut, sabah erken orada olduğumuz için bana TEB'in Formasyon Akademisini gezdirdi. Gezdirdi diyorum çünkü gerçekten gezilesi bir yer. Açıkçası böyle bir yer asla beklemiyordum. Zihnimde canlanan ortam bir plazanın felanca katında bir salondu. Ama TEB beni çok şaşırttı.

Bir köy burası. Bir inovasyon, eğitim ve formasyon köyü olarak tasarlanmış. Hayran kaldım. Her şey en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş ve gelenlerin azami olarak yeşile, ağaca, doğaya maruz kalacağı şekilde de korunmuş. Fotoğraflarda görüldüğü gibi, acayip sakin atmosferli bir göleti var mesela. Sonra atlar... Atları oldum olası çok sevmişimdir. Yüzme havuzu, yürüyüş yerleri, misafirhane konakları, eğitim barakaları... Sırf kafa dinleyip içine dönmek için bile gelinir buraya. Hizmet de kusursuz şekilde planlanmıştı. Ekip, tam bir senkronizasyon içinde çalışıyor. Alkışa değer.
Eğitime Gözlemci olarak katıldım ben. Aykut'un aktardıklarının yanı sıra katılımcılara; gündelik hayatta  yapılacak işler listemizi nasıl kolayca hafızamıza alabileceğimizi deneyimleten bir çalışma yaptırdım. Çok eğlendiğimiz bir öğrenme günüydü. Zihin haritaları öyle zaten. Çocuklar gibi eğlenirken bir bakmışsınız, son derece profesyonel bir zihinsel araca sahip olmuşsunuz. :)

Gezintimiz sırasında Aykut'la sohbet etme fırsatı bulduk tabii ki. Bilmiyordum. Gençliğinin ilk yıllarında çok ağır bir beyin ameliyatı geçirmiş. Uzun ve meşakkatli bir tedavi süreci olunca da beyne ilgisi ilk sırada yer almış doğal olarak. Beyinle ilgili nerde ne bilgi bulursa yutmuş resmen. Ve nihayet Tony Buzan ile tanışmış ve Zihin Haritaları hayatına girmiş. Herkesin bir hikayesi var. Ben de yaşadığım bir takım güçlükler nedeniyle öğrenme ile ilgili konulara çok kafayı eskittim yıllarca. Nedenini artık biliyorum. Çünkü tanı konulmamış bir dislektiğim ben de. Yani bir miktar öğrenme güçlüğüm var. Zihin haritalarıyla 10 yıl önce ilk kez karşılaştığımda yıllardır arayıp da bulamadığım bir ilaç gibi gelmişti. Onu bulduğumda ben de Aykut gibi "işte bu" demiştim.

Hayat çok enteresan. Biri yıllarca beyninden tedavi görmüş, diğeri öğrenme güçlüğü olan iki eğitmen; önceki gün TEB'de üst düzey yöneticilere Zihin Haritaları ve Hafıza Teknikleri eğitimi verdik. Kendimizde eksiklik ya da farklılık olan bir alanın tam zıttında emek harcadığımızda o eksiklik avantaja dönüşüyor. Bu gerçekten büyük bir hediye. Bugün ikimiz de insanlara öğrenme, hafıza, keşfetme, düşüncelerini düzenleme, bilgiyi doğru depolama, olumlu kayıtlar oluşturma, gerçekliği  koruma üzerine eğitim veriyoruz.

Katılımcı arkadaşlardan biri Aykut'a şöyle dedi: "3,5 dakikada 80 kişinin ismini hafızanıza alıyorsunuz ya, bu ancak genetik olabilir." Bir diğeri de "Ben de sizin gibi olmak istiyorum" dedi.  Hafızasını organize etmekte iyice ustalaşmış Aykut. Ama nasıl? Tabii ki çok çalışarak. Genetik felan değil. Ödenmesi gereken bedel ödenince oluyor. Bana da bazen "akşam geleyim de bana da öğret zihin haritalarını" diyen oluyor. Bir akşam çay içerken 10 dakikada öğrenmedim ki ben, sana 10 dakikada öğreteyim. Önce zihnin hazırlanma süreci var, sonra ihtiyacın olanın sana aktarılması, senin onu kavraman, en son da öğrendiğini davranışsal olarak ortaya koyman var. Bu da akşam çay içerken 10 dakikada olmaz.

Tony Buzan diyor ki, en az 100 harita yapmanız gerekir ki zihninizdeki  farkedilir etkisini deneyimleyebilin. Biri bize şınav çekmeyi öğretttiğinde, 2 şınav çekerek karın kaslarımıza şekil veremeyiz . 100'lerce şınav çektikten sonra baklavalar oluşur ve belirginleşir. Zihin de öyle. Haritalamayı, davranış boyutunda alışkanlık halinde getirdiğinizde ve 100 haritayı aştığınızda sizi büyük bir zihinsel konfor karşılar. Bununla birlikte, sadece gerçekten istiyorsak yaparız. O sonucu gerçekten istiyor muyuz? O bedeli gerçekten ortaya koyma azmimiz var mı? Hiç kimse bizim yerimize karnımıza baklava yapamayacağı gibi, beynimizi de forma sokamaz. Bakkaldan domates almak gibi bir şey değil bu.

Ancak biz karar verirsek olur. Karar verir, konfor alanımızdan çıkar, harekete geçer, öğrenir, davranışsal olarak ortaya koyar ve gereken emeği verirsek zihnimizin potansiyelini deneyimleriz. Her konuda böyle değil mi? Kimse bizim yerimize yürümeyi öğrenmedi, biz kendimiz yaptık. Biz zahmet ettik. Biz defalarca düştük kalktık. Ve şimdi dünyanın en doğal şeyi gibi yürüyüyoruz. Halbuki yürümek yaşantımızda doğallaşıncaya kadar kimbilir kaç kere tökezledik. Karar verdik ve yaptık. Evet, biliyoruz ki bir karar vermek sadece 10 saniyemizi alıyor. Hayatımızın değişimi işte o 10 saniye ile başlıyor...