AYNA

Evinde ayna olmayan kimse yoktur herhalde. Saçımızı başımızı düzeltmek için, dişlerimizi kontrol etmek için, istemeyeceğimiz bir şeyin yüzümüzde oluşup oluşmadığını (kıl, leke, çizik, sivilce vb.) kontrol etmek için, giydiğimiz bir şeyin üstümüzde nasıl durduğunu görmek için, bazen sadece kendimizle göz teması kurmak için ve daha bir sürü şey için aynaya bakarız. Aynaya karşı bir kabul kaygımız olmadığı için onu memnun etmemiz, ona kendimizi beğendirmemiz, ondan utanmamız gerekmez.
Kabul kaygısı, o aynaya baktığımızda gördüğümüz kendimize karşı vardır. Baktığımızda kendi kendimizin hoşuna gitmek isteriz. Onun için de aynanın karşısında kendimizle ilgili bir sürü şeyi görüp değerlendirir ve bize aşikar gelenleri güzeltiveririz oracıkta.

Ayna ise orda öylece durur. Asla yorum yapmaz. Neysek onu gösterir, ne eksik ne fazla. Ayna asla yalan söylemez, neysek onu gösterir, ekleyip çıkarmaz. Ayna asla yargılamaz, yani içinden bir el çıkıp iki tokat atıp "nedir senin bu halin?" demez. Ayna bize akıl vermez. BEN demez. Aynanın bir gündemi yoktur. Ayna sadece oradadır, sadece VARDIR. Gördüğümüz şey hoşumuza gitsin ya da gitmesin, gördüğümüz aslında sadece kendimiz....

Mesnevi'den aktarılan şu öyküdeki gibi;

Bir gün bir yarışma yapılır Türkler ile Moğollar arasında. İki duvar arasına perde gerilecek ve bir duvara Türkler, diğer duvara Moğollar resim yapacaktır. En güzel resmi yapmış olan kazanacaktır. Moğollar, tüm renkleri kullanarak olağanüstü bir resim yaparlar. Türkler ise durmadan duvarı cilalayıp parlatırlar, ortada resim felan yok! Perde kaldırıldığında Moğolların o muhteşem resmi Türklerin ayna haline getirdiği duvara yansır. Moğollar ne çizse o yansıyacaktı neticede....

İlişkilerinizde ayna olmaya karar verdiğinizde, yansıtma yaptığınız kişi, "sen çok değiştin" tepkisi verebilir. Çünkü sizi görmeye alışmış birine kendisini yansıttığınızda; pozitiflerinin yanında, yüzleşmekten hoşlanmayacağı davranışları da kendisine ayan olmuş olur. Güzeltmek için atacağı her adım, gördüğü yansımadan memnuniyetini de arttırır. Yani, kendinden memnuniyeti artar. Bu döngü ile birlikte kişi de kendi iç yolculuğuna adım atmış olur ki, bütün yollar ÖZ'e çıkar.

Gerçek ve tam bir uyumla yapılan koçluğun bu kadar işe yaramasındaki en büyük sır, koçluktaki "ayna" felsefesidir:
  • Yorum yapmamak
  • Yalan söylememek
  • Yargılamamak
  • Akıl vermemek
  • BEN dememek, egoyu getirmemek
  • Kendi gündemini dışarıda bırakmak
Bu prensiplerle uyum birleştiğinde koçun tam bir ayna olabilme kaabiliyeti açığa çıkar.

Sadece bir ayna olmak, bir aynaya dönüşmek, aynadan başka hiç bir şey olmamak.... Bu yol, işte uzun bir yol. Kendi içine açılan upuzun bir yol. Kendi içine çıktığın yolda; kalbine kin tutmamayı, öfkelenmemeyi, korkmamayı öğretmek... Bu yolda BİR'liği keşfetmek, bu yolda HİÇ olmak... Ayna olmayı kafaya koyan biri, o karınca misali, "HİÇ DEĞİLSE O YOLDAYIM" der.


Çok şükür....