Ceviz Reçeli


Bu hafta sonu RANA KAPLAN KOÇLUK MERKEZİ organizasyonu ve çok sevgili Remzi EŞSİZ organizatörlüğünde katıldığımız koçluk kampında 15 kişi unutulmaz bir hafta sonu geçirdik. Maksat, koç arkadaşlarla ve müdavimlerle birlikte hoş bir hafta sonu geçirmek, yanı sıra tabiik ki azıcık daha da gelişmekti. Düştük yola:)

Tuna’nın özel CD’si eşliğinde güle oynaya başladığımız yolculuğun varış noktasında bizi bekleyen muhteşem kahvaltının sürprizi : ceviz reçeli oldu.

Birkaç yıl önce bir yerlerde okuduğum bir gurme yazısında varlığından haberdar olduğum ve sonrasında internette tarifini çok araştırdığım ceviz reçeli, benim için ağır yapım aşaması nedeniyle hem merak hem de saygı uyandıran bir damak mevzû idi. Ceviz Reçeli , Oylat’ta karşıma çıkmasıyla birlikte artık düşündükçe ağzımı sulandıran bir tad da aynı zamanda.

EEE, yediğiniz içtiğiniz sizin olsun, kamp nasıldı diyenlere kampı anlatabilmem için önce ceviz reçelini anlatmam şarttı. Çünkü koçluk kampları da birkaç yıldır varlığından haberdar olduğum ve sonrasında da katılımcıların her birinin birikim dünyasının harman  olduğu bir atmosfer oluşu nedeniyle benim için bir merak konusu idi . Koçluk kampı da, Oylat’ta karşıma çıkmasıyla birlikte artık düşündükçe yüzüme kocaman  bir  gülücük konduran bir anı da aynı zamanda.

Hani seanslarda bazen, “çok mutlu olduğunuz, koşulsuz sevdiğiniz sevildiğiniz ve çok eğlendiğiniz bir anınızı hatırlayın  lütfen” denir ya, işte o anılarıma bir tane daha eklendi. Çok şükür. 

Çok keyif aldığım bu iki günü bu kadar özel yapan, içinde bolca deneyim, kahkaha ve kabul barındırıyor olması. Çimende çıplak ayaklarla enerji halkası, Akif’ten Wing Tsun workshop , Oylat Şelalesine yaptığımız uzun doğa yürüyüşü, şelalenin altına girenlerdeki deli heyecan, düşmekte olan birine uzatılan el, ay vallahi yapamayacağımdan başardıma geçişler, bunu da başarmayıvereyim diyebilme özgürlüğünü kullananlar, şelalede yapılan dinginleşme, Mutluluk Köprüsü'ndeki kahkaha olumlaması, gece yarısı garsonun bile müdahil olduğu farkındalık sohbeti, Oylat Mağarası'na yürüyüş, dünyanın en büyük 2. mağarasının derinliklerinde üfleme nefes çalışması, Rana’dan NLP alt modeliteler semineri ve deneyimi, yapılan mini pazar alışverişi, dönüşte İznik’te küçük Ayasofya’yı ziyaret ve bol kaymaklı dondurmalı ekmek kadayıfıyla yapılan Köfteci Yusuf’taki final :) Yolculuğun gidiş ve dönüşünde araçtaki eğlence, dans, Kokoloji, kahkaha ve neşe tufanı zaten apayrıydı.
Yazılarımı uzun tutmamaya gayret ederim. Bununla birlikte daha anlatacak o kadar çok şey var ki, dile “anlatamam görmen lazım” şarkısı geliyor :) İlle de tüm bunlar esnasındaki o güzel dostluk ruhu, o her an her yerde olan saf neşe… Nasıl anlatayım ANLATAMAM GELMEN LAZIM…  Var oluşunu bu iki gün benimle paylaşan herkese çok ama çok teşekkürler. Hepinizi seviyorum.