Yollar çok karmaşık, çok aldatıcı olabiliyor. Gündüz olsa kolayca geçeceğin bir yolu, bazen zifir karanlıkta binbir zorlukla gitmek gerekiyor. Geçenlerde bir dostum, hadi adını da vereyim Engin, yaylaya arkadaşlarıyla kamp yapmak için yola çıkmış. Bizim Murat, Erdal ve Hüseyin'le buluşacak. Söz vermiş bir kere, ille de sözünü tutacak. Akşam vakti çıkmış yola. Aslında 20 dakikalık yol onun için. Ama öyle bir yere gelmiş ki zerre ışık yok ve çok yoğun bir sis var. Yani farlar da işe yaramıyor. Ne yana gideceksin? Telefon da çekmiyor. Hiç kimseyle iletişim şansın yoksa...Hiç ışık yoksa.... Elindeki ışık kaynağı da burnundan ötesini göstermiyorsa, uçurumdan aşağı uçmadan gitmen gereken yere nasıl gidersin? Engin gitmiş, iki buçuk saatte.
Blink adlı kitabında Malcolm Gladwel içgüdülerimizi, anlık izlenim ve kararlarımızı, bazen doğruyu nasıl bulduğumuzu bazen de nasıl yanıldığımızı araştırmış. Kesinlikle okumanızı tavsiye ediyorum. Çok zengin bir içeriğe sahip.

Yaşamdaki durumlarda da bazen zifiri karanlıkta kalabiliyor insan. Hiç iletişim şansın yoksa ve elindeki ışık kaynağı sana burnundan ötesini göstermiyorsa ne yana gideceksin? Bence burda insan kendine şu soruyu sormalı: Bu yolun kalbi var mı? Cevabı nereden bileceksiniz? Var mı yok mu? İnsanoğlunun öyle bir nörolojik yapısı var ki aslında gerçeği biliyor diyor Malcolm Gladwel. Ve kitabında da bunu anlatıyor. Eğer yanılırsanız ki bu da bir olasılık, hangi durumlarda yanılgıya düşüldüğünü anlatıyor.
Algı ayarlarınızla oynanırsa aldanıyorsunuz mesela. Sıkça durup sormak gerekiyor: Bu yolun kalbi var mı? Kalpten kasıt vicdan. Hani vicdanı olmayan adama kalpsiz deriz ya. Vicdan da şefkatle ilgili değil mi? Haydaa, yine geldik şefkate! O halde olana bakmak gerekiyor: içinde şefkat var mı? Varsa kalbi de var demektir.
Peki hiç günlerce enkaz altında kaldınız mı? Bu ülke çok büyük acılara şahit. Zifir karanlıkta "sesimi duyan var mı?" diye derin sessizliğe seslenip durdunuz mu? Hiç iletişim şansınız yok ve zifir karanlıktasınız... Çıkış imkanı hiç yok. Sonra bir ses duyuyorsunuz "orada kimse var mı?". Ardından görünen bir ışık huzmesi.... O anki sevinci hesap edebilir misiniz? O andaki duyguların tarifi var mıdır? O uzanan eli unutur musunuz?
Bu toplum da unutmamalı. Özündeki şefkati açığa çıkarıp, canı ve malı ile kurtarma çalışmalarına katılan binlerce gönüllüyü bu toplum unutmamalı.
Bir insanın hayatını kurtaran, bütün insanlığı kurtarmış gibidir diyor Rabbimiz. Biz, bir çok hayat kurtaran yani Rabbin ifadesiyle "insanlığı binlerce kez kurtarmış olan" bu insanlara şefkat gösterebiliyor muyuz?
Arada durup sormak lazım kalbimize... Bu yolun kalbi var mı?