
Yarışma boyunca çok eğleniyorlar, çok arkadaşlar, çok güleryüzlüler. Ama işlerini yaparken son derece ciddiler. Her anı ciddiye alıyorlar. Hiçbir detayı gözardı etmemek için azami dikkatliler. Gelecekleriyle ilgili pozitif hayalleri, güçlü hedefleri var. Bu yarışmaya seçilmek için uzun süre emek vermiş oldukları her hallerinden belli. Bu yüzden olsa gerek çok bilgeler.
3. sezonda bir Jimmy var mesela. 10 yaşında ama kitap yazsa yok satar. Yarı finale kalan Jimmy'nin; 4 zorlu tatlıdan birini seçmesi istendiğinde en zor olanı seçmesi çok etkileyiciydi. Tatlısını sunduğunda sordular: "Jimmy, çok daha kolay tatlılar yapma seçeneğin varken neden en zorunu seçtin?"
"Yarı finaldeyiz. Benim hedefim kazanmak. Finale, kolaya kaçarak değil zor olanı başararak kalabilirim!"
Efsane yorum "Tebrikler Jimmy, sen rahatını bozmayı seçtin. Tamda bu yüzden bir ayağın finalde."
Rahatını bozmak!
Yaşamda onca şey isteriz. Büyükten küçüğe türlü isteklerimiz vardır. Bazı şeylere sahip olmak, bazı şeyleri başarmak, bazı ilişkilerimizi harika yapmak, bazı şeylerin en muhteşemini deneyimlemek, bazı rekabetlerimizde en öne geçmek, bazı konularda uzman olmak...
Kolayına kaçmadan, konfor alanlarımızdan çıkarak hangileri için kolları sıvıyoruz? Hangileri için gün doğumunda kalkıyoruz? Hangileri için risk alıyoruz? Hangileri için çok çalışıyoruz? Çok çalışmak ne demek? "Benim sırrım çok çalışmak ve sakin kalmak." diyen 10 yaşındaki Jimmy gibi hangi hedeflerimiz için rahatımızı bozuyoruz?
Bizim "çok çalışma" algımızla gerçek "çok çalışma" arasındaki boşluk ne? Bu boşlukla yüzleşmeyi seçerek başlayabiliriz mesela. Biz ne sanıyoruz? Gerçek ne? O boşluk ne kadar büyük? O boşluğu nasıl dolduracağız? Sadece bunu yapmak için bile önce rahatımızı bozmamız gerekiyor can dostlar. Rahatımızı bozmayı seçmemiz... Artık biliyoruz seçmek karar vermek demek. Karar vermek ise sadece 10 saniye sürüyor.