Doğadaki İnsan!

Doğadaki Son Çocuk, bundan bir kaç yıl önce okuduğum bir kitap. Adı "Doğadaki Son Çocuk" olmakla birlikte, aslında Doğadaki İnsan olmayı başardığımızda özgürleşeceğimiz pek çok alanı anlatıyor.

Bahar geldi ve doğa hamile. Birer birer doğuruyor otlarını, yapraklarını, çiçeklerini. Işgın vermiş dallar. Çok şükür ki yaşadığım yerde bu uyanışa tanıklık edebileceğimiz parklar ve bahçeler var. Her sabah oğlumla her ağacı tek tek inceleyerek, ışgınları, çiçekleri okşayarak gidiyoruz okula.


Benim babam Orman Mühendisi olduğu için tüm çocukluğumuz doğayla iç içe geçti. Şu an büyük lüks sayılabilecek kadar çok ağaç tepesinde, otun, çimenin içinde, toprakla bütünleşerek, kendi kurduğumuz oyunları oynadık. Oyuncaklarımızı kendimiz yaptık. Çam ağacı kabuğundan kayık yapmayı bilmemek diye bir şey yoktu. Bu, şimdi bilen çocuk olmaması kadar doğaldı :( Google bile bilmiyor!

Kendi kurduğumuz oyunlar diye cümle arasında geçen mesajı açmak istiyorum. Çünkü, araştırmalar (kitapta detaylı anlatılıyor), her şeyde olduğu gibi DOĞAL OLMAYAN oyunun; çocuk üzerindeki, hayata hazırlayan misyonunu gerçekleştirmediğini ortaya çıkarmış. Bu ne demek? Büyüklerin tasarladığı ve kurallarını oluşturduğu oyun ve oyuncaklar büyüklerin hayali. Oysa çocuklar kendi hayallerini kurup, kendi hayalledikleri oyunları oynarlarsa yaşam becerileri gelişiyor. Hormonlu oyun ve oyuncaklar denilebilir mi bu pazara bilmiyorum.

Çocukların kendi kurallarını kendilerinin koyabildiği, oyuna kimleri alıp kimleri almayacaklarına kendilerinin karar verebildiği, oyun gereçlerini kendilerinin tasarlayabildikleri ortamlar ise doğal olan doğada gerçekleşebilmekte. Yetişkinlerin burunlarını sokmadıkları, talimatlar yağdırmadıkları, aman yavrumlarla önlerini kesmedikleri, atletlerinin 5 dakikada bir değiştirilmediği ortamlar bunlar. Kumun üzerinde bir çöp parçasıyla saatlerce yaşadığı oyun tadının onda birini, eve doldurduğumuz oyuncaklardan almıyor çocuklar.

O kadar parayı oyuncaklara gömmektense, çocukların doğayla doğrudan bağlantı kurabilecekleri alanlara ulaşmalarını kolaylaştıracak bütçeler planlamak daha anlamlı değil mi? O doğaya, çocuklar kadar bizim de ihtiyacımız yok mu? Yaşlı bir ağaca sarılmanın nasıl bir şefkatle insanı sardığını hatırlamak istemez miyiz?  1,5 liralık çamurla (çamur dahi parayla alınıyor artık!) oynamak, para dökülen renkli oyun hamurlarının verdiği hazzı vermiyor. Evet yaa, çamuru bile parayla alıyoruz!

Bu yazıdan bir sosyal sorumluluk projesi çıkar mı? Çıksa iyi olur vallaaa!!!!