Bir iyilik Yap

Bir iyilik yap fikri, bunca kirliliğe karşı şefkatin hala kazanma şansı olduğu inancıyla doğdu. Bundan sonra sosyal sorumluluk eğitimleri ve FAF materyal paylaşımları için bir iyilik yapmak koşul. "Ücretsiz ama bedelsiz değil" diyoruz. Bedeli “bir iyilik”. Gerçekten bir şey istemiyor musunuz?” diyorlar. Bir şey istiyorum tabii ki: bir iyilik!
“Nasıl bir iyilik?”  İlk belirtmem gereken  şey şu: iyiliği kendime istemiyorum. Yani kendi yaşamınızda birine iyilik etmelisiniz. Ben iyilik avcısı değilim. İyilik yapılıp yapılmadığını da kontrol etmiyorum. Kişinin vicdanıyla ilgili bir durum bu.
Tavsiyem, gün gelip karşınızdakinin kafasına kakmayacağınız bir iyilik yapmanız. Başa kakılan iyilik, artık iyilik olmaktan çıkar. Başka bir şey olur. Orada artık bir hesaplaşma vardır. Oysa iyilikte hesap kitap olmaz. Hani “ben senin için neler yaptım neler” diye başlanan cümleler var ya, yaptığınız tüm iyilikleri siler süpürür anlayacağınız.
İyilik adına neler yapılabilir? Birinin yaşadığı bir güçlük vardır, el verebilirsiniz. Biri bir yokluğa düşmüştür, paylaşabilirsiniz. Bakıma muhtaç birinin bakımına yardım edebilirsiniz. Bir yaşlıyla sohbet edebilirsiniz. Bir çocukla oyun oynayabilirsiniz. Alırken abarttığınız kıyafetleri verebilirsiniz. Veren el olmaya çalışın. Hiçbir şey veremiyorsanız moral verin. İşte bu şefkatle ilgili.
Şefkat, çok özel bir duygu. İçimizdeki şefkati yeniden uyandırmalıyız. Şefkat bizim doğamızda var.  Daniel Goleman, TED konferansında anlatıyor: Beyin çalışmalarında yeni bir alan açıldı: sosyal sinirbilimi. Birbirleriyle etkileşirken iki insanın beyin aktiviteleri inceleniyor. Ve sosyal sinir biliminde, şefkat konusundaki yeni düşünceye göre, özümüz yardım etmeye odaklı. Yani, eğer biz diğer kişilere kulak verirsek otomatik olarak onlarla beraber hissediyoruz. Yeni keşfedilmiş  ve adına ayna nöron denilen  nöronlarımız birer nöro Wi-Fi gibi davranıyorlar ve kendi içlerinde etkinleştikleri alanların aynılarını beynimizde etkin hale getiriyorlar. Biz de otomatik olarak "birlikte" hissediyoruz. Kişi ihtiyaç içerisindeyse, eğer ki acı çekiyorsa, otomatik olarak yardıma hazır oluyoruz. En azından malzeme bu yönde :)
O zaman soru şu: Neden yardım etmiyoruz? Gerçek şu ki, kendimize odaklandığımız, kendimizle meşgul olduğumuz sürece ki eğer bunu gün boyunca yapıyorsak, diğer insanların tam anlamıyla farkında olamıyoruz.
Bir iyilik yapmak, odağımızı kendimizden, başkalarının ihtiyaçlarına çekmekle ilgili. İhtiyaçları görebilmemiz için odağı değiştirmemiz gerekiyor. Tabii şefkatle. Şefkatsiz olursa, kusur görmeye başlarız bu sefer de. Başkalarındaki kusurları gözetlemekten kendimizden bi haber hale gelmeyelim değil mi? ;)
#biriyilikyap

Deneyimsel Tasarım Öğretisi ve Sürekli İyileştirme

Toplam Kalite Yönetiminin olmazsa olmazıdır: "Sürekli iyileştirme". Zemindir ve  bu zemine oturtmadığınız hiç bir işten hayır gelmez. Yaptığımız işleri dününe göre daha iyiye taşıyamıyorsak ne oluyor? Geride kalıyor, sonra da kaybeden oluyoruz. Hiç kimse işini, kaybetmek için kurmaz. Bu durumda, gerçekten kazanan olmanın stratejileri hayatî derecede önemli oluyor.

Deneyimsel Tasarım Öğretisi'nin; başta yönetim sistemi standartları olmak üzere "iyileştirme" zemininde rehber olduğunu ve gerçekten kazanan olma yolculuklarında anahtar stratejiler sunduğunu görebilirsiniz.